GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE LASTİKTEKİ DEĞİŞİMLER
En temel lastik, yani tekerlek, Paleolitik çağa, milattan önceye, hatta ilk insanlığa kadar uzanıyor. Bu çağlarda “yuvarlak” şeklinin keşfedilmesiyle birlikte, bu şeklin diğer şekillere oranla çok daha kolay taşındığı fark edildi: yani yuvarlandığı!
Tekerlek, ilk önce başka cisimleri taşımak amacıyla kullanıldı. Büyük ve taşınması zor cisimler, altlarına yuvarlak cisimler yerleştirilerek taşınıyorlardı. Bu büyük cisimlerin altına ilk olarak “kesilen ağaçlar” kondu, böylece tekerlek ilk kez kullanılmış oldu. İlk tekerlek, bir ağaç gövdesi kullanıldığı için, yuvarlaktan ziyade silindir şeklindeydi. İnsanlar ellerindeki maddeleri şekillendirebildiklerini fark ettikten sonra tekerlek günümüz tekerlerine benzeyen formuna yaklaştı.
Ağırlık olarak taştan ve ahşap malzemeden üretilen ilk tekerler, zamanla insanoğlunun taşımacılık macerasını başlattı. Taşımacılıkla birlikte tarıma da etki etti. Yuvarlak değirmen taşları ile un üretilmeye ve benzer mekanizmalar ile sular taşınmaya başlandı.
Sonralarda insan gücü yerine hayvan gücü kullanılmaya başlandı. Yükleri taşıyan tekerler, hayvanlara bağlandı. Atların, eşeklerin, ineklerin ve güçlü olan diğer hayvanların yükleri çekmesiyle taşımacılık hızlandı. Zaman içerisinde bu tekerlerin form değiştirmesi ve icat edilen diğer makinelere uyarlanmasıyla iyiden iyiye gelişme kat edildi.
İlk at arabaları, ilk bisikletler, araba namına sayılabilecek her türlü aletin tekeri genel olarak tahtadan yapılıyordu. Bu da uzun vadede kırılma, çatlama gibi sorunlar yaratıyordu. Aynı zamanda, konforsuz bir yolculuk olduğunu tahmin etmek hiç de zor değil.
Peki, günümüz tekerlerinin temeli nasıl atıldı? John Boyd Dunlop, bir veteriner, oğlunun bindiği bisikletin tekerleklerinden hiç memnun değildi. Oğlunu sürekli yarı yolda bırakması ve onun da bu tekerleri sürekli tamir ediyor olması canını sıkıyordu. Dunlop’un çözümü oldukça basitti. Kalın bir bez alıp bu bezi çeşitli lastik malzemelerle kapladı, bu bezi oğlunun tahta tekerlerinin üzerine çivi ve çekiçle çaktı. Bu yöntemle istediği etkiyi elde edememişti. Fakat daha sonra yaptığı şey ise çığır açıcı, günümüz lastiklerinin temelini atan en kritik hamleydi! Dunlop, 1888 yılında, bezin etrafına sardığı lastiklerden bir delik açtı ve içini havayla doldurdu ve günümüz lastikleri doğmuş oldu!
Bu lastikler önce bisikletlerde kullanılmaya başlandı. Zaman içinde lastiklerin içindeki bez, yerini, şimdilerde iç lastik olarak bildiğimiz çelik tellere, ardından da geniş kauçuklara bıraktı. Bu lastiklere de pnömatik lastik adı verildi. İlk pnömatik lastik de veteriner Dunlop tarafından üretildi ve patenti de kendisine verildi. Dunlop’un ürettiği ilk pnömatik lastik, Londra’da Possession of Science Museum’da sergilenmektedir.
Zaman içinde bu işle ilgilenmeye başlayan kimyagerler ve bilim adamları, kauçuk maddesini kükürt ile pişirip şekillendirerek, lastiği daha da ileriye taşıdılar. Bir yandan Sanayi Devrimi’nin etkisi arttıkça otomobil endüstrisi de gelişimini aynı hızla sürdürüyor, yeni arabalar piyasaya çıkıyor, taşımacılık yapacak farklı modeller geliştiriliyordu.
Sonra bu lastikler arabaların ağırlıkları, güçleri, performansları, hava şartları, ülkelerin mevsimleri ve yol koşulları gibi faktörler göz önünde bulundurularak geliştirildi. Artık birbirinden farklı malzemeler ve teknolojiler kullanılarak, farklı farklı amaçlara hizmet eden sapasağlam lastikler üretiliyor: performans, dört çeker, dört mevsim, ağır vasıta… Üretilen her bir lastik ve her bir lastik kullanıcısı, bugünkü rahatlığını yüzü aşkın yıl önce oğlu bisikletini daha rahat sürsün diye kolları sıvayan bir veterinere borçlu!